Birazdan Ankara yolcusuyum. Trafikte sıkışıp kalan eşimi, ofiste bilgisayar başında oflayıp puflayıp beklerken aklıma geldi bu siteye girmek. Öncelikle emeği olan herkese teşekkürler, gerçekten güzel bir site olmuş. Sayfalarında gezinirken hem gülümsetiyor, hem hüzünlendiriyor… Yitip gidenler, evlenenler, büyüyenler, yaşlananlar… Kim ne derse desin, zaman çabuk geçiyor…
Beni ne kadar bilirsiniz ya da ne kadar hatırlarsınız emin değilim. Ama ben bu sitede fotoğrafını gördüğüm çoğu kişiyi hatırlıyorum, yalnız biraz daha genç hallerini J Çocukluğumun en güzel günlerini geçirdim ben köyümde… Okullar tatil olur olmaz hop köye, güle oynaya… O koca yaz tatili bitsin istemezdim. İstanbul’a dönüş vakti geldiğinde anneanneme yalvarırdım, “Ben burada okula gitsem noluurrr!!” İlkokul, ortaokul, lisenin bir bölümü… Üniversite ile birlikte kopuşlar… Ara ara gitmeler, sonra hiç gidememeler… Anneannem “Büyüyünce gelmezsin” derdi, kızardım… Ama maalesef o haklı çıktı, büyüyünce gitmedim, gidemedim. İş hayatı, sınırlı tatil… Öncelikler Akdeniz, Ege sahilleri oldu. Şimdi diyorum ki keşke anneannem hayattayken daha fazla gitseydim, iki-üç gün için bile olsa gidip görseydim…
En son anneannemin cenazesinde gittim köyüme… 5 yıl aradan sonra… Sanki daha dün ordaymışım gibi… Sanki daha dün o evin çevresinde, bahçelerinde koşturuyormuşum gibi… Kokusu aynı, manzarası aynı, ev aynı… Ama canım anneannem yok… Her şey aynı belki ama aslında bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak… Anneannemin eşiğinde oturmadığı, camından bakmadığı, sesinin duyulmadığı bir ev… Ben İstanbul’dayken anneannem hayatta aslında… Görmesem de yanımda… Ama köye gidip de o olmayınca dank ediyor kafana. Benim çocukluk hatıralarımda köy demek anneannem demek… Hem de her anında, her noktasında…
Bu yaz Ağustos’un son haftasında köyde olacağım, olacağız. Annemler, teyzemler, küçük kuzenler… Hep birlikte… Onun evinin kapısını açıp içeri gireceğiz… Onu anacağız, onu yad edeceğiz. Canım anneannem; bu defa senin yerine ben yaramazlıklarımı anlatacağım. Çitine girip gözün gibi baktığın tohumluk bostanlarını nasıl yolduğumu ya da koyunun beni nasıl havaya uçurup yere yapıştırdığını bu sefer ben anlatacağım. Senin nasıl kızdığını, nasıl korktuğunu ben taklit edeceğim. O kadar çok şey var ki söylenecek… Zaman nasıl yetecek, bilmiyorum…
Ağustos ayı sonunda Güller Kirman’ın, bir diğer deyişle Kayu Güller’in kapısından geçecek olursanız eğer; ben, biz ordayız. Onun yerine size selamı biz vereceğiz, suyu biz ikram edeceğiz. Bekleriz…