Geçmiş Zaman Olur Ki..
Tarih : 26.06.2010
Kimi değerler vardır hayatta iken kıymeti bilinir, kimi değerler vardır ki öldükten sonra ancak kıymeti bilinir. Eminim ki rahmetli babamın (Kazım ÖNER) değeri hayatta iken de ebediyete göç ettikten sonra da hep takdir edilmiştir.
Bu yazımda hem babamı tanıtmak, hem de geçmişe bir yolculuk yapmak istiyorum. Babam ilkokul mezunu olmasına rağmen İstanbul’da çalıştığı ortam ve beraber olduğu insanların etkisiyle, hal ve hareketleriyle seviyeli kültürlü biriydi. Kesinlikle kimseye kötü söz söylemez, küçük büyük demeden herkese selem verir, hatır sorardı. Tanımadığı kişilerle de hemen dostluk kurardı. Çok titiz ve düzenli idi, herkese iyilik yapmaya çalışır, kimseyi incitmezdi. Dedikodu gıybet yapmaz, yapılmasını da istemezdi.
1340(1924) yılında Görele’de doğdu. 40'lı yılların sonuna doğru gurbete çıktı. İstanbul Nişantaşı’ndaki Özel Teşvikiye Hastanesinde hasta bakıcı olarak çalıştı. 1952 de Halil İbrahim kızı Şükriye ÇIKIT'la evlendi. Bu evlilikten Fatma, Yusuf, Mehmet İstanbul da Coşkun, Ali ve Ercan da Görele de olmak üzere altı çocuğu oldu. 1963 yılına kadar bu hastanede çalıştı. Bu süre zarfında MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’ın ameliyatında bulunmuş, Reşat Nuri GÜNTEKİN(Çalıkuşu nun yazarı), Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU(Kiralık Konak romanının yazarı), Selim Sırrı TARCAN(sporcu, yönetici)Coşkun ÖZARI (Teknik Direktör, Spor Yazarı) gibi ünlülere iğne yapmış veya serum takmıştı.
Biz 59-60 yıllarında annemle üç kardeş köye dönüş yaptık. O zaman ulaşım şimdiki gibi olmadığından; sanıyorum haftada bir sefer yapan yük ve yolcu taşıyan bir gemi ile köye geldik. Gemi Görele’nin açığında durdu, kayıkla sahile çıktık. Biz Bayram amcamların tamında otururken, babamda o günkü şartlarda köyün ilk modern iki katlı evini yaptırmıştı. Köyün yolu o zaman yapılmadığından bütün malzemeler insan gücü ile taşınmıştı. Ahır ayrı olarak yapılmış, tuvalet de evin içinde idi.(Eski köy evleri bir buçuk kat, altı ahır üstü ise oturulan bir bina idi. Genelde tuvalet dışarıda, banyo da binaya ek olarak inşa edilirdi. Kullanılan malzeme kara taş , toprak, hartama, saç v.s idi.)
Köye belki de ilk radyo getirenlerden biri idi. Radyo demişken bir hatıramı anlatayım: Hafta sonları maç dinlemek için Yücel ağabey (Mustafa amcamın oğlu) ile rahmetli Osman ağabey (Sadık ÖNER’ in oğlu) bize gelirlerdi. Yücel ağabey F.B li Osman da G.S li idi. Tabii genelde de maçları F.B kazanırdı. Bende o zaman nerdeyse yarım asra yaklaşan F.B taraftarlığına ilk adımı atmıştım.
Babam köye dönünce ilçe veterinerliğinde göreve başladı. O zaman Hükümet Konağı şimdiki Görele Meydanındaydı. Babamda orada çalışıyordu. Hatta Salı Pazarı da bu meydana kurulurdu. Yerli sığırların süt verimi az olduğundan Hollanda holştayn cinsi inek elde etmek için suni tohumlama yapılırdı bütün köylerde. Babam da köy köy veterinerliğin jeepi ile yapılan bu faaliyetlere katılırdı. Okulların tatil olduğu zamanlarda birkaç defa beni de götürmüş bazı köyleri görme imkanı bulmuştum.
Babam hastanede çalıştığında köye geldikten sonra adeta köyün sağlıkçısı, doktoru gibiydi. İğne yaptırmak isteyenler, elini ayağını kesenler bize gelir veya bazen de babam giderdi. Veterinerlikte çalıştığı için de ineklerinde problemi olan da babama gelirdi. Evde bir çok sağlık malzemesi bulunurdu. Ameliyat iğnesi ve ipliği, şırınga(enjektör), gazlı bez, oksijenli su, tentürdiyot, plaster v.s. O zaman şimdiki gibi bir defa kullanılan enjektörler yoktu. Babam iğne yapmadan önce her defasında şırınga ve iğne uçlarını bir kapta kaynatıp sterilize ederdi. Köyde iğne yapmadığı kimse kalmamıştır her halde. Bazı hastalar eve gelemediği için babam işe giderken, bazen Devge ye bazen Tepebaşına kadar yolu uzatırdı. Bu iş için de çoğu zaman para almazdı. Bir defasında Mükerrem KUDU’ nun (rahmetli bakkal Hamdi nin oğlu) elini cam kesmiş avucunu içi bayağı açılmıştı. Babası onu bize getirmişti. Babam pansuman yapıp kancalarla yarayı birleştirdi.
Eskiden ortaokul ve liseye köyden yürüyerek gidip gelirdik. Okula babamla gitmesek de akşamları Hebüllüden Tepebaşından ve bizim köyden öğrenciler(beş on kişi) babam, Temel USTA, Celal gibi birkaç memur ve işçi kar yağmur çamur demez evlerimize dönerdik. Kiminin dizine kadar pantolonu ıslanır çamur olurdu. Ama babam titiz olduğundan bastığı yere bakar nerede kuru bir yer var veya taş var oraya basarak giderdi. Bizde ondan gördüğümüzü uygular üstümüzü başımızı kirletmeden okula gider eve dönerdik.
Dini vazifelerini yerine getirmeye çok özen gösterirdi. Salı ve Cuma günleri erkenden camiye gidip vaazları dinlerdi. Emekli olduktan sonra azmederek kuran okumayı öğrendi. Köyde tamın üstünde temiz bir fındık çuvalını seccade yapıp zamanının büyük bir kısmını kaza namazı kılıp kuran okuyarak geçirirdi.
1999 büyük Gölcük depreminde İstanbul’da idim. İstanbul’da da can kaybı olmuş, cep ve sabit telefonlarla haberleşmek imkansız hale gelmişti. Birkaç gün sonra telefon etme imkanı bularak iyi olduğumuzu, bizi merak etmemelerini söylemek istediğimde telefonu babam açtı. Onun duygulanıp hüzünlenmesi beni de etkiledi. İyi olduğumuz haberini vereyim derken daha kötü olmuştum.
Ne tesadüf ki 26 Aralık 2004 de Endonezya (AÇE) depreminde dünyalar yıkılırken aldığımız bir telefonla da bizim dünyamız yıkılmış, babam seksen yaşında ebedi yolculuğuna çıkmıştı.
Ben bu kısa yazıyla babamı tam olarak anlatabildiğimi zannetmiyorum. Bu satırları babamın yazdığı Vasiyet ile bitirmek istiyorum. Her halde bu vasiyet benim ifadelerimden daha özlü ve açıklayıcı olacaktır. Vefatından sonra resmi işlemler için evraklarının olduğu çantayı karıştırırken kendi el yazısı ile yazdığı vasiyet ile karşılaşmıştık bu vasiyet maddi konular ilgili değil, bize tavsiyelerini ifade eden satırlardı. Babamın yazdığı şekle sadık kalarak son sözleri babama bırakıyorum. Mekanın cennet olsun…
Yusuf ÖNER
Emekli Matematik Öğretmeni
BABAMIN VASİYETİ
Oğullarım, Kızım;
I.Doğruluktan hiç ayrılmayın
II.Herkesle iyi geçinin, kimsenin kalbini kırmayın
III.Birbirinizle anlaşmazlığa asla düşmeyiniz
IV.Kuran, Hadis ne diyorsa onun gereğini yapınız
V.Baba dostlarını herzaman arayınız
VI.Herkese güzel söz söyleyiniz
VII.Küçükleri sevip büyüklere saygı gösteriniz
VIII.Kanaatkar olunuz, kimsesizleri koruyunuz
IX.Bildiğiniz kadarı ile de olsa bizi duadan unutmayınız.
NOT:İnternette köyümüzü tanıtan bir site kurduğu ve bu yazıyı yazma fırsatı verdiği için kardeşim Coşkun ÖNER’ e çok teşekkür ediyorum. Böyle bir yazıyı yazmak gerçekten zordu. Yazarken eski günlere döndüm, hüzünlendim, gözlerim nemlendi. Bu arada yazıda geçen kişiler ve olaylarla ilgili eğer hatam veya yanlışım varsa affola…