Koz Helvası, Halk dilinde Beyaz Helva, Kaymaklı Helva, Köy Helvası veya Düğün Helvası. Koz Helvası günümüzde Görelede Göreleliler tarafından imal edilmektedir. Göreleli ustalar tarafından Görele yöresindeki pazarlardada
satılmaktadır. Ne yazıkki her geçen gün azalan Koz Helvası Ustaları bir yemek kültürünün daha kaybolmaya başladığının işaretini vermektedir.
Şimdi sözü fazla uzatmadan Koz Helvasının yapılışını ve Koz Helvası ile ilgili diğer konularımızı işleyelim.
Helvanın Yapılışı:
Helvanın özü çüven(düven) diye bilinen adi meyan köküdür. Yirmi litre suya 500 ya da 750 gram çüven kökü atılır ve ateşe konur, kaynatılır. Bir litre
ihlamur çayı renginde su elde edilir. Bu su, bir metre yüksekliğinde, altı dar, üstü geniş çember şeklindeki tahta kaba konur ve fındık çubukları (harman çubuğu) ile çırpılarak köpürtülür. Su köpürdükçe aklaşır ve
kabı doldurur. Ne kadar helva yapmak istiyorsak o kadar şekeri tavaya (pekmez tavası) koyarız. 20 litre helva yapmak istiyorsak 20 kilo şeker tavaya konur, buna bir buçuk litre su ilave edilir, yirmi gram kadar da
limon tuzu katılarak ateşe konur ve bal oluncaya kadar karıştırılmaya devam edilir, nihayet helva oluşur. Cevizli yapmak istersek içine ceviz katılır ve bir gün
dinlendirilir. Artık helva satışa hazırdır. Tekneye konulur ve pazara götürülür.
Yağ ve yoğurt pazarlığında, beyaz başlıklı, beyaz önlüklü yaşlı adamın suya daldırdığı keseri ile özenle beyaz helvayı kestiğini görür ve biraz da imrenerek seyredersiniz, onu. Tezgahın üzerinde çam kokulu tekne
içinde, beyaz örtünün altında süt beyazı sakız gibi koz helvası vardır.
Helvacı, tezgahının başında, işini yapmanın keyfiyle sorar: "Nasıl olsun, poşete mi
koyayım, ekmek içine mi?" Arzuya göre işini sürdürür gün boyu, ta ki tezgahındaki helvalar bitinceye kadar.
Koz helvasının Görele'deki bilinen yaygın olan bir adı da "Düğün Helvası"dır. Yaşı ilerlemiş insanlara sorarsanız, düğün helvasını yüz yılı aşkın bir gelenek olduğunu söylerler, size. Bunlardan biriyle bir
köşeye çekilp birazcık sohbet edelim dedik. "Ah oğul!" diye başladı söze ve gözlerinde merak, hüzün, kaygı, neşe yandı söndü art arda. "Ah oğlu ah!
Eskiden iki gün iki gece süren düğünlerimiz olurdu. Komşu gecesi ile başlayan düğünler, gelinin damat evine getirilmesi ile biterdi. Ne güzel düğünlerdi onlar. Dostluk vardı, neşe vardı, yardımlaşma vardı, sevgi
vardı, saygı vardı. Hepsinden ötesi heyecan vardı, içtenlik vardı. Şimdikiler öyle mi? İki tıngırtı, iş tamam. Ne tadı var, ne tuzu... İşte o düğünlere helvacılar gelirdi. Düğünler şenliklenirdi. Helvacının başında genç
kızlar, delikanlılar, kadınlar, erkekler, yaşlılar toplanırdı. Helva ekmeğini yiyen oyun tutardı. Atma türküler söylenirdi helva üzerine..."
Helva ile halk kültürü arasındaki bağlantı, onun tatlı oluşundandır belki de. Helva bir yandan manilerimizde, türkülerimizde yaşar; bir yandan da kalıplaşmış söz olur dilimizde. Helva ile ilgili Görele'ye özgü
manileri (yakma türkü), Göreleli kemençecilerden dinlerken geçmiş zamanların tadını, tuzunu, neşesini yaşar gibi olduk bir anda. "Helva" sözünü duyunca seksen
yaşını aşmış kemençecinin yüzüne bir canlılık geldi, gözleri ışıdı ve şu sözler döküldü dudaklarından:
"Helvaya keser vurdum
İçine ceviz koydum
Alacağım kız seni
Ben bu yola baş koydum.
Helvayı dövemedim
Yarimi göremedim
Yoluna öl dediler
Can tatlı ölemedim
Helvacıyım helvacı
Bir evde iki bacı
Hangisini alayım
İkisi de baş tacı
Hiçbir helvada yoktur
Koz helvasının tadı
Alacağım o kızı
Benimle çıktı adı.
Helvaya ceviz kattım
Pazara inip sattım
Yar yanımdan geçerken
Dikkatli gene baktım..."