---V---
Vadurvudur : Sürekli kendi kendine konuşma.
Vacurvucur konuşma: Çok ve boş konuşmalar.
Vakırtı : Gürültü.
Vakurvukur etme: Çok gürültü yapmak, anlaşılmaz sözler.
Vallah : Yemin.
Vana : Çeşme musluğu.
Vapur : Gemi.
Varmak : Ulaşmak.
Varta : Zorluklar, tehlikeli durumlar.
Vay : Şaşma sözü, şaşkınlık.
Verep : Yamaca karşı düz yol, düz gitmek.
Vıcık : Sulu çamur.
Vıcırtlatma: Ezme işi yapma.
Vınlamak : Koşmak.
Vıyık : Kısık ses.
Vızıklanma : Nazlanma, şımarıklılık.
Vire : Daima, devamlı.
Viy : O da ne?
---Y---
Yaba : Çatal ağızlı tel kürek.
Yaban : Orman.
Yafidi : Kurnaz kişi. Yahudi.
Yafta : Resmi kağıt.
Yağlaş : Undan yapılan yemek.
Yakarma : Yalvarma.
Yal : Hayvan yiyecekleri.
Yalak : Su toplanan çukur.
Yalavu : Ateş alevi, ateşin sıcaklığı.
Yalavuz : Yalnız, tek başına olan kimse.
Yalı : Çarşı, pazar. Şehir, kent.
Yalpalanma : Ayak da duramama, sallanma.
Yaltaklanma: Çıkar için kişiye yanaşma.
Yama : Yokuş, yamaç. Ek yapma.
Yamalık : Yamada kullanılan bez parçası.
Yambul : Topal
Yane : Ne sandın?
Yapma : El ile yapılan aletler.
Yar : Uçurum.
Yardaklanma: Kişiye yağcılık yapma.
Yarık : Açılmış, parçalanmış
Yarma : Mısır kırması.
Yarmaça : Kızılağaç odunu. Yarılmış odun.
Yasan olmak: Ortadan kaybolmak.
Yaş : Islak.
Yaşar : İki yaşında olan dana.
Yaşmak : Başörtüsü.
Yavan : Tadı az olan, tuzsuz.
Yavşak : Bit yavrusu.
Yavşu : Tarlada yetişen yenilen bir tür bitki.
Yaykın : Kızılağaç.
Yaylım : Otlak, mera.
Yaymak : Sermek. Hayvan otlatmak.
Yazlık : Yaylaya çıkma.
Yazma : Başa örtülen beyaz cember.
Yetişme : Bir yere varmak. Büyümek.
Yelönü : İçi boş fındık.
Yen : Süt hayvanı memesi.
Yenlik : Hafif.
Yesir : Koşularak ebelemece oynanan bir oyun.
Yevgi : Hayvan yiyeceği otlar.
Yeylik : Hafif, kilosu az olan.
Yezit : İnatcı, menfatçi kimse.
Yıldırak : Kaygan.
Yılışık : Yalaka, dalkavuk.
Yılkı : Yaylada başıboş atlar.
Yıprak : Becekli.
Yitmek : Kaybolmak.
Yivdin : Kokulu yabani bir bitki.
Yolluk : Gelin almada verilen hediye.
Yolmak : Bitkileri el ile koparmak toplamak.
Yoluşma : Birbirini tutarak çekiştirme. Güreşme.
Yonga : Odun parçası.
Yosma : Güzel, alımlı, boylu boslu.
Yorgan : Yatakta üste örtülen örtü.
Yoz : Kıraç arazi.
Yörek : Beşik bezi.
Yufka : İnce açılan hamur, börek. Yuğlamak : Devirmek.
Yuka : Derin olmayan. Suyun derin olmayan kısmı.
Yukarı : Üst taraf.
Yunmak : Yıkanmak. Çimmek.
Yüğleme : Bileyleme, ucunu sivriltme.
Yüklü : Gebe, hamile.
Yürük : Atik, çevik.
Yüzme : Gölde yıkanma.
---Z---
Zaar : Köpek.
Zabaccak : Yarın sabah, ertesi gün.
Zabaddak : Sabahtan ertenden
Zahra : Değirmene giden öğütülecek mısır.
Zara : Tahıl, mısır, buğday.
Zaten : Halbuki.
Zatiberi : Eskiden beri.
Zebelemek : Ayağı dolaşmak.
Zebil : Fazla, çok.
Zeğetcek : Akşama doğru.
Zeğele : Akşamüstü.
Zeklenme : Konuşarak alay etmek.
Zelle : Yarın sabah.
Zembelek : Yay.
Zembil : Kıldan dokunan sırt çantası. Askı. Zincir.
Zemheri : Ocak ayı.
Zıbaddatma : Kıvrılıp yatmak.
Zıbarmak : Ölmek. Bayılmak.
Zıbıç, zıbçık: Sebze - meyve sapı.
Zıkkım : Zehir.
Zıkkımınkökünü ye: Zehirlen (beddua).
Zıldırın zaarı: Çok gezen, gezmek.
Zınnık : Çok az, zerre kadar.
Zıpka : Yöresel pantolon.
Zırlama : Gereksiz konuşma .gürültü.
Zırva : Boş laf, söz.
Zırvalamak : Dağıtma. Saçmalama, tutarsız konuşma.
Zırzır : Sürekli gereksiz konuşma. Zırzop : Delidolu.
Zıt : Ters.
Zıtlık : Terslik.
Zibçik : Zurnanın ötürülen kısmı. Düdük.
Zifir : Sigara dumanı, nikotin.
Zil : Beşiğe takılan küçük yuvarlak çan.
Zilli : Kavgacı kadın.
Zilzurna : Sarhoş.
Zivzik : Küçük. Küçük fare.
Zollu : İyi, çok güzel.
Zorlu : Güçlü kuvvetli.
Zote : Saklanmaç oyunu.
Zuğur : Meydana gelme.
Zumbuk : Yumruk.
Zübük : Yalancı, dolandırıcı.
Zülüf : Kulak yanı saçlar. Favori.
Züğriyet : Nesil, kök, secere, soyağacı.
Züğül : Özürlü olan, sakat.